Kamusal mekan tarihi açısından kamusal alan, kentin kavrandığı 2000 yıldan fazla geçmişi ile kadim ve gelişmekte olan bir kavram olmuştur. Antik Yunan (Hellenistik) ve Roma dönemlerinden başlayarak Agora, Forum, Stoa, Odeon, Gymnasion, Hamam, Nympheaeum gibi kamusal alandaki farklı faaliyetleri tanımlayan ve insanların mekandaki etkileşim biçimlerini ifade eden çeşitli terimler kamusal alanları ifade etmenin birer aracı olmuştur. Agora, şehrin kalbinde halkın politik, sosyal, askeri ve dini konuları ele aldığı meydan formunda bir kamusal alan iken forum halkın toplandığı, hukuki, sosyal ve ticari faaliyetlerin yürütüldüğü kentin merkezindeki büyük açık alanlardı. Kamusal alanlar rönesans ile birlikte şehirlerdeki mimari ve planlama reformlarıyla önemli bir değişim geçirmiştir. Örneğin İtalyan şehir devletlerindeki meydanlar, büyük sanatsal ve mimari eserlerin etrafında düzenlenerek kamusal alanlara yeni bir estetik değer katılmış olmuştur. Sanayi Devrimi ile birlikte fabrikalar, ticari merkezler ve sanayi bölgeleri kentlerin karakterini değiştirerek kamusal alanların formunu planlı bir şekilde tasarlanan parklar, caddeler ve meydanlarla genişleterek farklı bir kamusal alan oluşturmuştur. Bu dönemde kamusal alanlar, toplumun ihtiyaçlarına cevap veren işlevsel ve estetik mekanlar olarak yeniden şekillendirilmiştir. 18. Yüzyıl Aydınlanma dönemi başlarında ise kamusal alan, Avrupa’da gelişen tartışma ve eleştiri ortamını destekleyen sosyo-mekansal bir terime dönüşmüştür. Modern sonrası dönemde ise kamusal alan, isimler ve işlevler yeni yaşam ve kullanım biçimlerine dayalı olarak form, işlev ve içerik açısından değişerek yeni bir anlayışa geçilmektedir.
Günümüzde kamusal alan, yaygın bir bozulma süreci ile karşı karşıyadır. Kamusal alan, toplumun tüm bireylerine açık, demokratik tartışma, fikir alışverişi, katılım ve toplumsal düşüncenin platformu önemli bir alan olarak kabul edilir. Ancak çeşitli faktörlerin etkisiyle kentsel kamusal alanlar, mekansal olarak daha kalitesiz, çeşitlilikten yoksun ve özgür tartışmalardan uzaklaşarak giderek daha az demokratik hale gelmektedir. Ayrıca kamusal alanlar, günümüzde sürekli olarak plan değişiklikleriyle nitelikleri değiştirilmekte ve toplumun tümüne yönelik alanlar olmaktan çıkarılmaktadır.
Kamusal alanlar, zaman zaman kültürel çeşitliliği yansıtan etkinliklerin ve sanatsal ifadelerin gerçekleştiği mekanlara dönüşmektedir. Teknolojinin ilerlemesi, çevresel sürdürülebilirlik gereksinimleri, toplumsal ve teknolojik değişimler ile “yeni nesil” mimari akımlar kamusal alanların formunu, işlevini ve içeriğini büyük ölçüde etkileyerek önümüze yeni açılım fırsatları sunmaktadır. 21. Yüzyıl için kamusal alan tanımı yeniden yapıldığında, “sunulandan edinilene” doğru yönelen, “kentlilerin erişebildiği, demokratik bir şekilde tasarlanan, ortak kullanıma açık ve tüm toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde işlevlendirilen, farklı sosyal grupların katılımına olanak tanıyan, çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapabilen ve toplumsal ilişkilerin kurulduğu içkin bir mekan[a]” evrildiği görülmektedir. Bu yeni oluşsallık içerisinde fiziki mekanların her ne kadar düşünsel değişime göre dönüşümünün görece daha yavaş olduğu düşünülse de üzerinde gerçekleşen toplumsal etkileşimleri destekleyen, topluluk duygusu oluşturan, fikir alışverişini teşvik eden ve halkın çeşitli ihtiyaçlarını karşılayan süreçler ile bu dönüşüm tanımlanabilmektedir.
Yarışmada, söz konusu değişimin ele alınması kamusal alanın betimleyicileri olarak örnekleyebileceğimiz; “form” (geometri, şekil, büyüklük, yapısal unsurlar), “işlev” (kullanım, faaliyetler, hizmetler), “içerik” (yapılar, mobilyalar, yeşil alanlar, sanatsal unsurlar, etkinlikler ve hizmetler) kavramlaşmasıyla yarışmacılardan kamusal alanda kurgulayacakları yaşamın yine yarışmacılar tarafından yapılan eleştirisine dayanarak insanların daha fazla doyum sağladığı form, işlev ve içeriğin nasıl, ne zaman ve nerede örgütleneceği, çevresi ile ilişkisini nasıl kuracağı üzerine cevaplar üretilmesi beklenmektedir.
Yarışmacıların getireceği fikir ve öneriler aşağıdaki hususlar çerçevesinde zenginleştirilebilecektir.
- Kamusal alana yönelik tehditlerle başa çıkma yöntemleri,
- Etkileri öngörülemeyen olaylara (Afetler, pandemi, salgınlar, terör vb.) karşı dirençli olan yeni mekan önerileri
- Yeni yaşam biçimleri, sosyal ve kültürel faaliyetlerine yönelik öneriler
- Yeni iletişim biçim ve açılımları
- Kamusal mekanın sunduğu karşılaşma olasılıkları
- Kamusal alanda yapay zekanın kullanımının genişlemesine bağlı olarak potansiyel tehdit ve fırsatlara yönelik çözümler
- Kamusal alanda kadın
- Kamusal alanda kültür ve sanat
Yarışmacılardan projelerindeki konuya bakış açıları, önerecekleri fikirler, mekansal düzenleme ve çevresiyle olan ilişkilerine yönelik yaklaşımları, mekanı anlama ve yorumlama biçimleri kamusal alan kavramının daha fazla kişi tarafından tartışılması, üzerinde düşünülmesi ve kentsel uygulamalara yön gösterebilen nitelikte yenilikçi ve yaratıcı olması beklenmektedir.
Kamusal alan kavramını farklı açılardan ele alan çok katmanlı tanımlama pratikleri (kamusal alan / public domain, kamuoyu alanı / public sphere, kamusal mekan/public space ) ve bu kavramların birbirleriyle ilişkileri dikkate alınarak kamusal alanın çok boyutlu olarak değerlendirilmesi beklenmektedir. Bu noktada yarışmacılardan toplumun kamusal tartışma ve fikir alışverişi süreçleri, sosyal, kültürel ve siyasi pratikleri içeren ve mekansal olmayan, ilişkisel bir kamusal alan için üretilen fikirlerin kentsel kamusal alanda tasarlanarak hayata geçirecekleri yaratıcı fikir ve tasarımlar beklenmektedir. Yarışmacılar istedikleri takdirde, fikir ve önerilerini kendi belirleyecekleri fiziki bir mekan veya hipotetik bir mekanda gösterebileceklerdir.